MAKALELER
SU GİBİ ESNEK, DAYANIKLI VE GÜÇLÜ ÇOCUK YETİŞTİRMEK
Çocuk doğduğu andan itibaren bakıma muhtaçtır. Bu anlamda bakıldığında doğadaki en zayıf ve bağımlı canlı insan yavrusudur. Çocuğun içine doğduğu ailenin bakımına, sıcaklığına, sevgi ve ilgisine ihtiyacı vardır. Çocuğun temel ihtiyaçları, fiziksel olduğu kadar ruhsal ihtiyaçları da aile tarafından karşılanmalıdır. Beslenmesi, her türlü tehlikeden ve zarar görebileceği şeyden, sıcaktan, soğuktan korunup kollanması, kendini gerçekleştirmesine fırsatlar sunarken sınır ve sorumluluk bilinci edinmesinin sağlanması, kurallar çerçevesinde davranış kazanmasını sağlayarak bulunduğu çevreye uyumunun desteklenmesi, çocuğun koşulsuz şartsız sevilmesi, varlığına saygı duyulması, her koşulda yanında ve destek olunacağını hissettirerek güven ortamının sunulması tartışmasız ailenin sorumluluğudur.
Dünyaya gelmesinden sorumlu olan ailenin, çocuğu yetiştirmek görevidir. Yetiştirilmesinden kastedilense “sağlıklı kişilik oluşturmak”tır. Sağlıklı kişilik oluşumu, gelişim basamaklarının hasarsız bir şekilde geçilmesine, temel ihtiyaçlarının zamanında ve yeterince karşılanmasına bağlıdır. Yapılan araştırmalar, çocuğun aile çevresindeki ilk yıllara ilişkin yaşantılarının kişiliğinin gelişmesinde en etkili faktör olduğunu gösterir niteliktedir. Aile çocuğunu su gibi esnek, dayanıklı ve güçlü yetiştirebileceği gibi tam tersine de yol açabilir.
Aile kalıtsal olduğu kadar çocuklarına sundukları fiziksel, sosyal ve duygusal ortamlarla onları şekillendirir. Yetişkin, bağımsız bir birey olana kadar geçirdiği gelişim döneminde çocuğun en fazla etkileşimde bulunduğu ortam aile ortamıdır. Çocuk için aile, içinde büyüdüğü toprak gibidir. Toprak uygun değilse, dışarıdan ne kadar güneş, ne kadar besin, ne kadar su verirseniz verin çiçek sağlıklı gelişemez. Bu ilişki çocuğun gelecekte kendisiyle, diğer insanlarla ve hayatla kuracağı ilişkiyi belirler.
Aile bireyleri arasındaki etkileşim, aile bireylerinin hepsini etkiler çünkü, aile dinamik bir sistemdir. Hastalıklar, rahatsızlıklar, anlaşmazlıklar vb. tüm aileyi etkiler. Çocukların olumlu bir benlik algısı geliştirmesi ve yeterlilik duygusu kazanmasında anne babaları ile olan etkileşimleri sırasında aldıkları mesajlar önemli rol oynar. Çocukların ilk özdeşim modelleri anne ve babalarıdır, dolayısıyla kişilik özelliklerinin oluşumunda onları model alırlar. Çocuğun kişiliği, kendisine örnek aldığı erişkinlerin kendisine karşı tutumları ve ilişki biçimlerinden çıkan bir sonuçtur. Ruh sağlığı da buna bağlıdır. Çocukların iyilik hallerinin en önemli belirleyicisi ebeveynin iyilik halidir. Aileleri oluşturan bireylerin fiziksel özellikleri, ruh sağlıkları, birbirleri ile etkileşimleri ne kadar sağlıklı ve iyi ise genelde ailelerin ve toplumun ruh sağlığı da o derece iyi olur.
Çocuk anneyle gebeliğin ilk gününden itibaren biyolojik olduğu kadar psikolojik bir bağ içerisindedir. Özellikle 0-2 yaş anne-çocuk ilişkisinde çok önemli bir dönemdir. Bu dönemde anne tarafından ya da anne yerine geçecek kişi tarafından çocuğun temel ihtiyaçlarının tam ve zamanında karşılanması güvenli bağlanma, değerlilik duygusu oluşumu öncelikli olmak üzere genel gelişim için riskli dönemdir. Genel olarak toplumumuzda, çocuk denildiğinde onun büyüme ve gelişiminden sorumlu olarak anne akla gelmekte ancak çocuğun sağlıklı büyüme ve gelişmesinde babanın etkisi de yadsınamayacak kadar önemlidir. 0-2 yaşta çocukla annenin özel bir ilişkisi olması babanın etkisi olmadığı anlamına gelmez.
Bu zor dönemin atlatılmasında annenin stresten uzak, sağlıklı bir şekilde çocuğuyla ilgilenmesini sağlayacak ortamı hazırlayarak çocuğunu etkilemiş olur. Bu dönemden sonraki büyüme gelişme sürecinin her aşamasında her iki ebeveynin de rolü büyüktür. Bu iki ebeveynin ayrı ayrı etkisi kadar anne-babanın birbirleriyle olan ilişkisi de çocuk üzerinde çok etkilidir. O nedenle, Dr. Byron Norton’ın ifade ettiği gibi çocuğun üç ebeveyni vardır diyebiliriz: Biri annesi, ikinci babası, üçüncü de anne ve babasının birbirleriyle olan ilişkisi. Ve bu üçüncü ebeveynin çocuk gelişimi açısından önemi çok büyüktür.
Anne baba ve çocuklar birbirleriyle etkileşim süreci içinde sosyal yaşamlarını sürdürürler ve birbirlerinden etkilenirler. Çocuklar, toplum değerlerini, gelenek ve görenekleri, temel alışkanlıklarını da aile ortamında kazanırlar. İnsanlarla ilişki kurma ve sürdürebilme, duyguların aktarılma şekli, işbirliği yapabilme becerileri de ailede öğrenilir. Problemlere nasıl çözüm bulunacağı, anlaşmazlıklara, çekişmelere, çatışmalara karşı nasıl bir tutum takınılacağı da aileden model alınır.
Her ailenin kendine özgü bir yapısı ve ilişki biçimi vardır. Aileyi oluşturan anne babanın farklı kişilik özellikleri, disiplin, özgürlük ve sevgi anlayışlarının ve gösterme biçimlerinin farklılığı yeni oluşan ailenin yapısını ve ilişki biçimini ve dolayısıyla ebeveynlik tutumlarını etkiler. Çocukluklarında maruz kaldıkları anne baba modelleri de bireyin gelecekte kendi ebeveynlik modeline yansır.
Büyük eğitimci Johann Heinrich Pestalozzi, çocuk eğitimini çiçek yetiştirmeye benzetiyor. “Yetiştirici toprağı kazıp tohumu eker. Filizlenmesi için gerekli koşulları sağlar ve bekler. Yeşeren bitkiyi kötü dış etkenlerden korur. Zamanında sular, gübreler, toprağı çapalar, asalakları ayıklar. Kısacası bitkisine sevgi ve özenle bakar. Ama ne çok dokunup örseler, ne de başıboş bırakıp kurutur. Çocuk yetiştirmekte bir bakıma bu kadar sade ama beceri isteyen bir iştir. Her şeyden önce ilgi, özen ve sağduyu işidir.” Pestalozzi’nin naif anlatımına bakıldığında kolay gibi algıladığımız bu süreçte pek çok ebeveyn zorlanıyor.
Bir insanı hayata getirmek ve onu hayata hazırlamak büyük bir sorumluluk, yorucu ve zor bir süreç. Buna rağmen anne babalar sevgiyle, hevesle çocuklarına doğru bildiklerini vermeye çalışıyor. Sağlıklı bireyler yetiştirmek için, öncelikle sağlıklı birey sonra sağlıklı eş olabildikten sonra nihayetinde sağlıklı ebeveyn olmak gerekiyor. Bunları gerçekleştirdikten sonra bu yolda bize rehberlik yapacak, nasıl anne, nasıl baba olmak istediğimizi yıllar sonra büyüdüğünde bizden nasıl söz etmesini istediğimizi hatırlatan, yol gösteren bir pusulamız da varsa sağlıklı, su gibi esnek, dayanıklı ve güçlü çocuk yetiştirmek mümkün.
Su olduğu yerde durmaz, akan su ona en az direnç gösteren yolu seçer. Yoluna devam etmek için sabırlı ve istikrarlıdır. Kayayı delecek güce sahip değildir fakat kayayı delecek sabrı vardır. Su değişmekten korkmaz, buharlaşır, yağmur olur. Su kendi yapısını değiştirmeden bulunduğu kabın şeklini alır. Uyum sağlayanlar hayatta kalır. Su berraktır, olduğu gibidir.
ELİF KAYA ŞAHİNGÖZ ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZM.
UZMAN AİLE DANIŞMANI
DOLGU OYUNCAKLAR (YA-PA YAYINLARI 2003)
ELİF KAYA ŞAHİNGÖZ & SİMTEN ÜLKER